31 Aralık 2013

Yeni Bir Kitap: Derinlerin Sırrı

   Ülkemizde, sualtı dünyası ve donanımlı dalış sporu üzerine kitap hazırlayan çok az yazar var maalesef. Ancak bir kişi var ki, bu alanda yazdığı birbirinden değerli ve başarılı eser ile bir istisna; Mahmut Suner.
   Mahmut Suner'in son kitabı olan "Derinlerin Sırrı", kendi yazıları da dahil olmak üzere, farklı araştırmacılar ve bilim insanlarının ülkemiz suları üzerine hazırladığı yazı ve makaleleri içeriyor. Ülkemiz karasularındaki ilginç batıklardan, Kaçkar Dağları'ndaki Deniz Gölü'ne yapılan bir araştırma dalışına kadar bir çok farklı konuda makalenin olduğu kitapta ayrıca, yüzden fazla renkli su üstü ve sualtı fotoğrafı da yer alıyor. Bu fotoğraflar arasında, benim çekmiş olduğum bir fotoğrafın da bulunması, böylesi nadide bir esere katkı sağlamış olma mutluluğuna erişmeme sebep oldu.

Derinlerin Sırrı - Mahmut Suner

   Tamamı renkli, kuşe kağıda basılı ve ciltli olarak piyasaya çıkan bu kitabı sipariş etmek için; derinlerinsirri@gmail.com e-posta adresine bir e-posta göndermeniz yeterli.

25 Aralık 2013

Soğuk Koşullarda Çekim Önerileri


   Antarktika, Himalayalar, Pamir Dağları ve ülkemizin çeşitli dağlık bölgelerine çekim ya da tırmanış amaçlı birçok seyahat yaptığım bilindiği için, soğuk koşullarda kamera kullanımı ve dikkat edilecek hususlarda benden sıklıkla yardım ve bilgi isteyenler oluyor. Ben de, edindiğim bilgi ve tecrübeleri derleyip yayımlamak istedim.

Oytun Orgül - Queen Maud Land, Antarktika
Queen Maud Land, Antarktika

   Gelişen video teknolojileri nedeniyle artık video kameralarda neredeyse hiçbir mekanik aksam yok. Her şey elektronik devreler ve işlemciler vasıtası ile yapılıyor. Dolayısıyla, sıfırın altındaki ısılardan ya da aşırı ısı farklılıklarından etkilenecek mekanizmalar video kameralarda yer almıyor. Tabii bu durum, soğuk koşullar nedeniyle meydana gelecek olası sorunları tamamen ortadan kaldırmıyor. Bu tip koşullarda sorunsuz ve verimli çalışılması için dikkat edilmesi gereken bazı hususlar var.
   Öncelikle, soğuktan en çok etkilenen kamera parçası pil/akü oluyor. Soğukta çekim yapacaksanız yanınıza mutlaka bolca yedek pil almalısınız ve bu pillerin hepsinin şarjı tam olmalı. Kullanmadığınız zamanlarda dolu pillerin olabildiğince sıcak tutulması gerekiyor. Kullanılmasa bile, düşük sıcaklık nedeniyle piller çabuk boşalabiliyor. Kameranın üzerinde takılı olan ve o an kullanılan pile de büyük bir özen göstermek gerekiyor. Kayıt yapılmayan zamanlarda pili kameradan çıkartıp ceketinizin iç cebine ya da daha iyisi, vücudunuza temas edecek şekilde içliklerin içine koymak en iyi yöntem. Eğer bir dağ başındaysanız, kullanılabilecek tek ve en verimli ısı kaynağı vücut ısınızdır!
   Modern video kameralarda, pillerden sonra etkilenen ikinci parça, LCD ekranlar oluyor. LCD ekranlar, yapılarındaki sıvı (L harfi İngilizce'deki "Liquid" yani sıvı kelimesidir) nedeniyle, hava sıcaklığı -20 derecenin altına inince etkilenmeye başlıyor. Bu etkiyi, kameranın perde hızını(shutter speed) düşürdüğünüzde elde edeceğiniz görüntüye benzetebiliriz. LCD'de görünen bu görüntünün aksine kayıt böyle görünmüyor tabii; ancak bir süre sonra öyle bir hal alıyor ki, LCD kullanılmaz hale gelebiliyor. Bu durumlarda yapılabilecek tek şey; daha korunaklı olduğu için çalışma ihtimali daha yüksek olan, vizörü kullanmak. Eğer bu mümkün değilse veya vizör de soğuktan etkilenmişse, kamera kayıt edebildiği sürece çekime -göz kararı- devam etmek tek çare.
   Yıllar önce, Ilgaz Dağı'na yaptığım bir kış tırmanışına üç CCD'li profesyonel bir MiniDV kamera götürmüştüm. Dağda kamerayı çantasından çıkartıp açtığımda, ne ekranında ne de vizöründe görüntü vardı. Soğuktan etkilendiğini tahmin ederek tekrar çantasına yerleştirdim. Akşam olup çadırımı kurduktan sonra kamerayı tekrar çalıştırmayı denedim. Ekranda yine bir şey görünmüyordu; ancak biraz daha dikkatli baktığımda, aslında bir görüntünün olduğunu fark ettim. Diyaframı iyice açıp daha da dikkatli baktığımda ise ekranda sadece yeşil ve yeşilin tonlarında renklerden oluşan görüntü olduğunu anladım. Sadece yeşil ve tonlarının görünür olması, LCD ekrandan kaynaklı bir sorun olmadığına işaretti. Aklıma hemen CCD bloğu geldi. Çok büyük bir ihtimalle, kırmızı ve mavi renkleri algılayan CCD'ler donmuş ve sadece yeşil rengi algılayan CCD çalışır durumdaydı. O yıllardaki en iyi görsel efekt programları ile bile zor elde edilebilecek böylesi "video art" estetiğindeki görüntülerin, bir Ilgaz Dağı tırmanışını iyi yansıtamayacağını düşünerek kamerayı tekrar çantasına kaldırdım ve o faaliyette hiçbir görüntü çekemedim. Kamera ise, daha dönüş yolunda otobüste giderken çoktan kendine gelmişti.
   2010 Yılı'nda Antarktika'ya gitmeden önce aklımdaki en önemli soru, kameraların o koşullarda nasıl çalışacağıydı. Önlem olarak yapabileceğimiz tek şey, soğuk iklimlerde kullanım için özel olarak üretilmiş koruyucu kamera kılıflarından edinmekti. Porta Brace ve benzeri firmaların kutup koşulları için üretilmiş bazı kılıf modelleri var. Bu yalıtımlı kılıflar, içlerine ısıtıcı toz poşetleri de konulunca son derece etkili bir koruma sağlıyorlar. En azından kameraya direkt gelen rüzgarı engelliyorlar. Ancak, Antarktika'da günler geçtikçe, aslında bu kılıflara çok da ihtiyaç duyulmadığını fark ettik ve ekspedisyonun daha birinci haftasının sonunda, artık bu kılıflar takılı değilken de hiç sorunsuz çekim yapabiliyorduk. Tabii bu durumu sağlayan en önemli faktör; ciddi bir fırtına ve şiddetli rüzgara maruz kalmamış olmamız. Benzeri bir çekim koşuluna gidilecekse, en azından su (dolayısıyla rüzgar da) geçirmez bir kamera kılıfı edinilmeli. Unutmayın, hava sıcaklığı -10 derece olabilir; ancak rüzgar etkisiyle hava sıcaklığı 10, hatta 20 derece daha düşebilir! Eğer kullanacağınız kamera ya da lense uygun bir kılıfı piyasada bulamıyorsanız veya bu işi ithalat yöntemiyle halletmek istemiyorsanız; o zaman ülkemizde sipariş üzerine özel kılıflar üreten bir firma ile irtibata geçebilirsiniz. Antarktika'da kullandığım Fujinon marka 520 mm'lik lens için piyasada haliyle bir kılıf yoktu. Biz de "Survival" markası altında çanta ve benzeri tekstil ürünleri üreten firma ile irtibata geçip özel bir kılıf yaptırdık. Neredeyse mükemmel çalışan bu yalıtımlı kılıf sayesinde lensi, hem darbe ve sarsıntılardan hem de direkt gelen soğuk rüzgarlardan korumuş olduk.


Survival Lens Koruma Kılıfı
Özel üretim bir lens koruma kılıfı

   Kameraların aşırı ısı farklarına maruz kalması sonucu oluşan buğlanma da soğuk koşullarda çekim yapılırken karşılaşılabilinecek önemli sorunlardan biri. Soğuk bir koşulda çekim yaparken ara verip daha sıcak bir ortama girecekseniz ve bir süre sonra tekrar soğukta çekime devam edecekseniz, kamerayı soğuk olan ortamda bırakmak en iyi hareket olur. Aynı şey, tam tersi durumlar için de geçerli tabii. Eğer çalışır durumdaki bir hamamda çekim yapacaksanız; kamerayı en az iki kat poşete sarıp çekimden en az bir saat önce hamama koymalısınız. Isı farkı nedeniyle bir kez yoğuşan bir lensin tekrar kullanılabilir hale gelmesi, ortam şartlarına göre değişiklik göstermekle birlikte, zaman zaman bir saati bulabilir. Daha kötüsü, aşırı ve ani ısı farkı nedeniyle kameranın yüzeyinde oluşan yoğuşmanın aynı şekilde kameranın içinde de oluşabileceğini ve bu nedenle kameranın kullanılmaz hale gelebileceğini de unutmamak gerekiyor.


Oytun Orgül, Antarktika


   Kamerayı kullanan operatörün giyimine de değinmek istiyorum. Doğa koşullarında her zaman katmanlı giyim prensibini uygulamak gerekiyor. Eğer, soğuk bir doğa koşulunda çalışacaksanız en alt katman olarak içlikler, ara katman olarak polar ya da benzeri bir yalıtım katmanı ve dış katman olarak su, rüzgar geçirmez ve nefes alır astarlı bir ceket tercih etmelisiniz. Vücut, ısısının %60'ından fazlasını boyun ve baş bölgesinden kaybeder. Dolayısıyla, en dikkat edilmesi gereken bölgeler de bu bölgelerdir. Bere ya da yüz maskesi, ayrıca gerekirse dış katman ceketin başlığı ile bu bölgeler korunmalı. Ellerimizi ve ayaklarımızı vücudumuzun kaloriferi gibi düşünebiliriz; bu bölgeler sıcak tutulursa, kan dolaşımıyla oralardan geçen kan ısı kaybetmez. Ancak; iyi korunmazsa, dolaşımla geçen kan, ısı kaybeder ve vücut, kaybedilen bu ısıyı telafi etmek için ekstra enerji harcamak zorunda kalır. Tripodlar genellikle metalik malzemelerden üretilir ve dolayısıyla ısıl iletkenlikleri yüksektir. Soğuk bir ortamda kullanılırken, tripodların ortamdan da soğuk olmasının nedeni de budur. Elleri, hem tripodlara dokununca meydana gelen kondüksiyon tipi bu ısı kaybından hem de havanın soğuğundan korumak için mutlaka eldiven kullanılmalı. Piyasada, gerektiğinde uç kısmı katlanıp parmaksız hale gelebilen tek parmak eldivenler var. Çekimlerde kullanmak için en pratik ve yüksek korumalı eldivenlerin bu tip eldivenler olduğuna inanıyorum. Bu eldivenlerden bulanamaz ise; içe ince bir kat ipek eldiven, onun dışına da yalıtımlı bir tek parmak eldiven giyilerek koruma sağlanabilir ve gerektiği durumlarda dış kat eldiven çıkarılarak parmak hassasiyeti gerektiren ince işler aşırı ısı kaybedilmeden yapılabilir. Ayrıca, eğer soğuk bir ortamda uzun süre çekim yapılacaksa, mutlaka tripod kullanılmalı; çünkü aktüel çekimler esnasında kamera elde ya da omuzdayken genellikle eller de kalp hizasından yüksekte kalır. Ellerin uzun süre kalp hizasının üstünde kalması da dolaşım sistemini etkiler ve ellerin daha fazla üşümesine neden olur.

Oytun Orgül, Antarktika
Ulvetanna Dağı, Antarktika


     Bir çekim süresince sahip olduğumuz en değerli malzeme, içine görüntüleri kaydettiğimiz ve henüz aktarmadığımız kartlardır. Diğer tüm malzemelerin tamiri ya da telafisi mümkündür. Ancak, tüm gün çalışıp çektiğimiz ve belki de içinde bir daha tekrarlanamayacak anların kayıtlı olduğu hafıza kartlarına kesinlikle çok dikkat etmeliyiz. Eğer soğuk bir coğrafyada bulunuyorsanız büyük ihtimalle yerde kar da vardır. Olabildiğince büyük kapasiteli hafıza kartlarını kullanmak, o koşullarda sürekli kart değiştirme zahmetine girmenize ve bu değişiklik esnasında kartı kara düşürüp kaybetme olasılığını azaltmanızı sağlayabilir. Dolu kartları darbe ve sudan koruyarak taşımanın en etkili yolunun, benim de uzun yıllardır kullandığım, Pelican marka hafıza kartı kutuları olduğunu düşünüyorum. Bu son derece sağlam, su geçirmez ve sert polikarbondan üretilmiş kutular, en değerli malzemeniz olan hafıza kartlarını her türlü dış etkenden koruyabilirler.

Pelican 0945 Case
Pelican 0945 Case

   Son olarak, karlı koşullarda yapılan çekimlerin görsel ve estetik yönleri ile ilgili bazı önerilerde bulunacağım. Karlı doğa şartlarında çekim yaparken UV, ND, polarize ve degrade filtrelerin yanınızda bulunmasında büyük fayda var. UV filtre, güneş ışığındaki mor ötesi ışınımı azaltmak ve bu ışınımların video kameralar tarafından üretilen görüntülerdeki olumsuzluklarını azaltmak için, ayrıca lensi korumak için kullanılmalı. Yüksek irtifalarda bu mor ötesi ışınımın çok daha fazla olduğunu da hatırlatmakta fayda var. ND filtre, hem lensin en kapalı diyafram değerinin yetmediği aydınlık koşullarda, özellikle güneşli günlerde ışığı kontrol altına almak, hem de alan derinliği ile oynayabilmek için kullanılabilir. Polarize ve degrade filtreler de, özellikle gökyüzünün maviliğini bir miktar daha belirginleştirmek ve daha kontrastlı bir görüntü elde etmek için kullanılabilir. Karlı koşullarda kesinlikle otomatik diyafram kullanılmamalı. Etraftaki aşırı direkt ve kardan yansıyan ışık nedeniyle, kameranın dahili pozometresi yanılabilir ve çektiğiniz asıl objenin ya da kişinin olması gerektiğinden daha karanlık görünmesine neden olabilir. Aynı şekilde, otomatik beyaz ayarına da güvenilmemeli ve manuel beyaz ayarı yapılmalı. Tıpkı herhangi bir güneş ışığı kaynaklı dış mekan çekiminde önerildiği gibi, karlı dış mekan çekimlerini de mümkünse günün ilk ya da son saatlerinde yapmakta fayda var. Böylece hem daha yumuşak bir ışık ile çalışmış olunur, hem de özellikle gün batımına yakın oluşan, kırmızı ve turuncu tonların hakim olduğu çok güzel bir ışık yakalanabilir.

10 Aralık 2013

Sony'den Uygun Fiyatlı NXCAM Kamera: HXR-NX3


   HXR-NX3'ten, 2013 Yılı'nın Ağustos Ayı'nda İngiltere'den gelen bir e-posta ile haberdar oldum. NXCAM ürün grubuna yeni katılacak kamera, tasarlanıp üretildiği topraklar olan Japonya'dan ilk kez Ekim Ayı'nda, İstanbul'da lansman filmi çekilmek üzere çıkacaktı. Bana da, bu lansman filminde oyunculuk yapmak teklif ediliyordu. Hayatımda ilk kez karşılaştığım böylesi bir teklifi seve seve kabul ettim. İngiliz yapımcı Den Lennie ve yönetmen James Tonkin tarafından üç günde çekilen ve kameranın bugün duyurulması ile birlikte yayınlanan lansman filminde (demo reel) başrol İstanbul'un, ama İstanbul'da dolaşıp çekim yapan kameraman rolünde ben varım.


   Gelelim bu kameranın teknik özelliklerine. Öncelikle, bu kamera aynı ürün grubundaki HXR-NX5'in yerine çıkartılmış bir model değil. HXR-NX5 ile benzer özelliklere sahip ancak fiyat olarak biraz daha uygun bir model. 3 tane 1/2.8 inç'lik CMOS sensöre sahip kamera, AVCHD 2.0 formatı ve H.264 kodeği ile HD görüntü kaydı yapabiliyor.

Sony HXR-NX3

   Kameranın dikkat çeken önemli özelliklerinden biri lensi. 20X 'lik optik zoom özelliğine sahip Sony G lens, 28.8 mm (35mm full frame format eşdeğeri) geniş açıya sahip. Lens değiştirmeye yada adaptör takmaya gerek kalmadan bu kadar geniş bir aralıkta çalışmak çekimi son derece hızlandıran bir faktör. HXR-NX3, WiFi/NFC olarak tabir edilen yepyeni bir teknolojiye de sahip. Bu teknoloji ile, Android yada IOS işletim sistemli akıllı telefonlar yada tabletler ile kamerayı uzaktan kullanmak veya MP4 formatlı görüntü dosyalarını akıllı cihazlarınıza aktarmak mümkün. Ayrıca, NFC teknolojisini destekleyen mobil cihazları kameranın üzerinde yer alan NFC logosuna dokundurarak, son derece hızlı bir şekilde eşleyebiliyorsunuz.
   Kameranın üzerinde, profesyonel kameralarda pek rastlamadığımız, dahili bir LED ışık kaynağı bulunuyor. Haber yada röportaj gibi aktüel çekimlerde zor durumda kalınınca kullanılabilinecek bu ışık, 5500 Kelvin renk ısısıyla ve 30 derecelik bir açıyla ışık veriyor.
  
Dahili LED Işık

   Kamera, Memory Stick Duo yada SD/SDHC/SDXC tipi kartlara kayıt yapabiliyor. Ayrıca istenirse, bu kartlara eşzamanlı olarak da kayıt yapabiliyor. Böylece bir karta yüksek kalitede kayıt yaparken diğer karta daha düşük bir kalitede görüntü kaydı yapılabiliniyor. Bir kart yuvasındaki kart bittiğinde, kaydı kesmeden diğer yuvadaki karta geçiş de otomatik olarak yapılıyor. Saniyede 50 kareya kadar ağır çekim, dahili ND filtreleri, "Clear Image Zoom" özelliği ile 40X dijital zoom yapabilme, DV kalitesi ve çözünürlüğünde kayıt imkanı ve dahili stereo mikrofon kameranın diğer önemli özellikleri arasında yer alıyor.

Sony HXR-NX3
Fotoğraf: James Tonkin

   HXR-NX3 özellikle haber amaçlı çekimler, düşük bütçeli belgesel çalışmaları, kurumsal filmler ve eğitim amaçlı kullanıma yönelik tasarlanmış bir kamera. Uygun fiyatı, yeni nesil özellikleri ve tabiki İstanbul'un da etkisiyle, eminim kendi sınıfında ilgi gören bir kamera olacaktır.

Sony HXR-NX3
NXCAM HXR-NX3


2 Aralık 2013

Camerimage 2013


   Camerimage Uluslararası Sinematografi Film Festivali'nin 21.'si, 2010 Yılı'ndan beri festivale ev sahipliği yapan, Polonya'nın Bydgoszcs şehrinde gerçekleştirildi. Dünyanın birçok farklı ülkesinden gelen, başta görüntü yönetmenleri ve sinema öğrencileri olmak üzere, binlerce katılımcı yedi gün boyunca devam eden festivali takip etti. Dokuz farklı yarışma kategorisinde ödüllerin dağıtıldığı festivalin büyük ödülüne, görüntü yönetmenliğini Lukasz Zal ve Ryszard Lenczewski'nin üstlendiği “Ida” isimli film layık görüldü.

Festival merkezi Opera Nova

    Festivale, her sene olduğu gibi bu yıl da, dünyaca meşhur yönetmenler ve görüntü yönetmenleri misafir oldu. İrlandalı yönetmen Jim Sheridan yaşam boyu başarı ödülüne, Oscar ödüllü prodüksiyon tasarımcısı Rick Carter üstün başarı ödülüne, Amerikalı meşhur oyuncu ve yönetmen John Turturro yönetmen-oyuncu özel ödülüne, özellikle 90'lı yıllarda çektiği başarılı kliplerle tanınan Samuel Bayer müzik videosu alanında üstün başarı ödülüne, İsviçreli yönetmen Marc Forster ve Amerikalı görüntü yönetmeni Roberto Schaefer ikilisi görüntü yönetmeni-yönetmen ikili ödülüne, Oscar ödüllü kurgucu Joel Cox kurgu alanında üstün başarı ödülüne layık görüldü. Bu isimlerin yanı sıra Michael Seresin, Chris Doyle, Tom Stern, Reed Morano, Sean Bobbitt, John Schwartzman, Phedon Papamichael ve Vittorio Storaro gibi tanınmış görüntü yönetmenlerinin sunumlarıyla çeşitli konu başlıklarında söyleşiler ve atölye çalışmaları da yapıldı.

Fotoğraf: Wojciech Gruszczynski

    Film ve atölye çalışmaları aralarında katılımcılar tarafından ilgiyle gezilen “Camerimage Market” yani festival fuarı bölümünde, her yıl olduğu gibi bu yıl da, sinema endüstrisindeki teknolojik gelişmelere yön veren büyük şirketler en son ürünlerini tanıttılar. Katılımcılar, firma standlarında yeni kamera modellerini, lensleri ve ışıkları yakından görme ve hatta kullanma şansını yakaladılar.
    Bu yıl, yarışan veya gösterilen filmler arasında maalesef Türkiye yapımı hiç bir film yoktu. Ancak umarım önümüzdeki yıllarda hem film hem de katılımcı sayısı olarak ülkemizden daha fazla bir katılım olur. Festivale katılan az sayıdaki Türk katılımcının memnuniyeti ve olumlu görüşlerinin de buna katkıda bulunacağına inanıyorum.

Tom Stern ve Reed Morano Arri atölye çalışmasında

   Camerimage, özellikle görüntü yönetmenleri ve sinema öğrencileri olmak üzere, sinema sektöründeki herkese hitap eden uluslararası bir film festivali. Festival hakkında detaylı bilgi almak ve 22. Camerimage'ı kaçırmamak için www.camerimage.pl adresini ziyaret edebilirsiniz.

26 Kasım 2013

İyi Reklam Nasıl Olur? - 3


 Özellikle sosyal medyada çok konuşuldu ve paylaşıldı. İzlemeyen kalmamıştır ama iyi bir reklam filmi olduğu için burada da paylaşmak istedim.
 İspanya'da kapalı bir pistte, tek plan ve bir seferde çekilen Volvo Trucks reklam filmi.


11 Kasım 2013

Boyundan Büyük İşler Yapan Kamera


   Çeviriciler ve çeşitli prodüksiyon sonrası ürünleri ile tanıdığımız Avustralyalı Blackmagic Design firması, 2012 Yılı'nda piyasaya çıkardığı Cinema Camera ile video kamera sektörüne hızlı ve iddialı bir giriş yapmıştı. Aradan bir yıl geçtikten sonra, iki yeni video kamera modelini 2013 NAB fuarında duyuran firma, kısa zamanda bu alanda kendine iyi bir yer edinecek gibi görünüyor. Production Camera 4K ve Pocket Cinema Camera isimli iki yeni model, yenilikçi tasarımları ve uygun fiyatları ile dikkat çekiyor.
    Bu yazımda, Pocket Cinema Camera yani “Cep Boyu Sinema Kamerası” modeli ile yaptığım bir çekim sonrasında edindiğim izlenimlerden ve kameranın öne çıkan özelliklerinden bahsedeceğim.

Pocket Cinema Camera ve Edelkrone SliderPlus

    Adından da anlaşılacağı üzere, bir video kamerada hiç alışık olmadığımız derecede ufak boyutlara sahip olan kameranın içinde, beklenenin aksine, Super 16 mm film boyutunda bir CMOS sensör bulunuyor. Sensörün, etkin yani üzerinde aktif olarak kullanılan piksellerin bulunduğu yüzeyinin boyutları, 12.48 mm X 7.02 mm . Bu neredeyse Super 16 mm bir filmde pozlama için kullanılan yüzey ile aynı ebatlarda. Bunun iki önemli avantajı var; birincisi, standart video kameralara nazaran, çok daha düşük bir alan derinliği yaratması, diğeri ve daha da önemli olanı, artık ömrünü tamamladığı farzedilen ve neredeyse antikacılara kadar düşmüş olan eski Super 16 mm film lenslerinizin gün yüzü görecek olması. Basit bir PL lens adaptörü ile eski 16 mm lenslerinizi, çarpan faktörü etkisi olmadan, bu kamera ile kullanabiliyorsunuz. Ayrıca, daha uygun fiyatlı ve fotoğraf makinelerinde de kullanılan “MFT” (Micro Four Third) tipi lensleri de kullanmak mümkün. Samyang, Lumix ve Voigtlander ülkemizde de satılan ve MFT lensler üreten firmalar arasında yer alıyor. Ben bu testimde Lumix'in H-VS014140 model 14-140 mm'lik lensini kullandım. Bu lens, daha çok fotoğraf makinesi ile kullanılmak amacıyla tasarlanmıştır ve her ne kadar çok hızlı bir lens olmasa da, geniş odak mesafesi aralığı, uygun fiyatı ve optik görüntü sabitleyicisi ile genel amaçlı olarak bu kamera ile kullanılabilinir.
    Pocket Cinema Camera'yı kutusundan çıkardığımda dikkatimi çeken ilk özellik, fotoğraflarda görünenden ve tahmin ettiğimden çok daha sağlam bir malzemeye sahip olması oldu. Bunu, tamamı magnezyum alaşımlı gövdesine borçlu olan kamera aynı zamanda yaklaşık 355 gramlık ağırlığıyla avucunuza son derece iyi oturuyor. Kameranın arkasında 3,5 inçlik yüksek çözünürlüklü bir LCD ekran bulunuyor. Bu yüksek çözünürlük, özellikle netleme yaparken çok işe yarıyor. Ayrıca, kameranın dahili “peaking” seçeneği de netleme yapmanızda size yardımcı olabilecek bir diğer faydalı özellik. Çekim yaparken, bu ekranın alt kısmında diyafram, kare hızı, perde açısı, ASA ve renk ısısı gibi gerekli olabilecek temel bilgiler görünüyor. Kameranın sağ tarafında kulaklık ve HDMI çıkışları ile mikrofon ve güç girişi gibi giriş çıkışlar yer alıyor. Kameranın hem alt hem de üst tarafında standart vida yuvalarının olması, farklı uygulama ve kullanımlar için çeşitli aksesuar ve donanımların rahatlıkla takılabilmesini sağlıyor.

Pocket Cinema Camera

    Kameranın, tıpkı geçen yıl çıkan “Cinema Camera” 'da olduğu gibi, son derece basit ve kolay anlaşılabilir bir menüsü var. Ayar seçenekleri dört temel başlık altında toplanmış. Ancak, menünün biraz daha zengin olmasını ve en azından, içine takılan kartı formatlama gibi bazı temel özelliklerin de buraya eklenmiş olmasını umardım.
    Pocket Cinema Camera, yüksek hızlı SDXC veya SDHC (minimum 95MB/s okuma hızında olmalı) kartlara 1920 X1080 çözünürlüğünde kayıpsız CinemaDNG RAW(ham) ya da yüksek kaliteli 10-bit Apple ProRes 422 görüntü kaydı yapabiliyor. Bu kadar küçük boyutlu ve uygun fiyatlı bir kameradan beklenmeyecek kadar yüksek kayıt kalitesi ile tam 13 diyaframlık bir dinamik aralığına ve böylece çok daha sinematografik bir görüntü elde edebilme imkanına sahip olabiliyorsunuz. 13 diyaframlık dinamik aralık “film log” ayarı seçiliyken gerçekleşiyor. Buna diğer bir alternatif de, REC709 renk aralığı kullanarak çekim yapmak. Bu aralık, çekim sonrası süreçte daha az vakit harcamak isteyenler için görüntüleri çok temel, ancak televizyon yayınları için yeterli olabilecek bir renk aralığında kaydediyor. Çekilen bu görüntülerin renklerini, yine Blackmagic Design firmasına ait ve ücretsiz olarak indirilebilinen DaVinci Resolve Lite ya da benzeri bir renk düzeltme programı ile düzeltebiliyorsunuz. 

Giriş ve Çıkışlar
 
    Çekimlerimi, RAW kayıt özelliği henüz aktif olmadığı için, ProRes 422 olarak yaptım.(RAW kayıt formatı, önümüzdeki aylarda yanınlanacak ücretsiz bir yazılım güncellemesi ile aktif hale gelecek.) Çok uygun bir lens ile kullanamamış olsam da, elde ettiğim görüntüler ile ilgili izlenimlerim son derece olumlu. Eminim, RAW kayıt özelliği de eklendiğinde, bu uygun fiyatlı ve küçük boyutlu kamera, iyi bir B kamera ya da düşük bütçeli sinema veya televizyon projelerinde tercih edilen bir kamera olacaktır.

Pocket Cinema Camera

    Dikkat edilmesi ve tercih edilmeden önce bilinmesi gereken bir kaç önemli noktaya da değinmek istiyorum. Öncelikle, Pocket Cinema Camera tam bir pil canavarı! Böylesi yüksek sayılabilecek bir kalitede kayıt yapabilmesi için yüksek işlemci gücüne ihtiyaç duyması ve boyutlarına göre büyük sayılabilecek bir LCD ekrana sahip olması nedeniyle pili 45 yahut en fazla 60 dakikada tükeniyor. Daha yoğun kullanımlar için mutlaka bolca yedek pil edinilmeli ya da daha iyisi, harici bir akü ile beslenmeli. Ufak boyutları, bir yandan kullanımı rahatlatsa da, bazı durumlarda zorlaştıradabilir. Bu nedenle, çekim ihtiyaçlarına göre, uygun donanım ve aparatlarla desteklenip kullanılmalı. Yakın zamanda, bu kamera için özel üretilmiş omuz aparatı, tutacak, LCD ekran için güneşlik(kesinlikle gerekiyor!) ve benzeri bazı donanımlar ülkemizde de satılmaya başlanacaktır. Kameranın ekranında bir ses seviyesi göstergesi bulunmuyor dolayısıyla; dahili ses kaydı yapılacaksa dikkatli olunmalı. Ayrıca, dahili mikrofonun da tek başına yeterli olmadığını belirtmek isterim. ASA yükseldikçe görüntüde gürültü oranı artacağı için, olabildiğince hızlı lensler ile kullanılması çok daha iyi sonuçlar verecektir. Son olarak, Pocket Cinema Camera dışarıdan bakıldığında amatör bir kamera (point and shoot) izlenimi verse de, aslında doğru pozlama için diyaframı ve renk ısısını sizin belirlemeniz, hızlı sonuç için netlemeyi manuel olarak yapmanız ve çektiği her planın rengini çekim sonrası aşamada arzu edilen ölçüde düzeltmeniz gereken bir sinema kamerası.
    Bu yazının hazırlanmasında bana ekipman desteği veren VideoPro ve Akratek firmalarına ayrıca, test çekimi için kapılarını açan Kozyatağı'ndaki Sankofa Cafe'ye teşekkür ederim.

[ Ek: 12.11.2013 tarihinde yayınlanan 1.5 güncellemesi ile CinemaDNG RAW kayıt aktif hala gelmiştir. ]

21 Eylül 2013

Arri Amira

  Yaklaşık 100 yıllık bir geçmişe sahip olan ve dünyanın en büyük sinema kamerası üreticisi olan Alman Arri firması, kendisinden hiç beklemediğim yeni bir kamera modelini yakında piyasaya çıkarmaya hazırlanıyor.
   "Amira" ismini verdikleri bu yeni model kamera, belgesel sitili bir omuz kamerası! Şimdiye kadar hep sinema ve reklam endüstrisini hedefleyen ve sinematografi kameraları üreten firmanın bu yeni modeli, tek bir operatör tarafından rahatlıkla çekime hazırlanıp kullanılmak üzere tasarlanmış.
   Alexa ile aynı sensöre sahip olan kamera, saniyede 200 gibi son derece yüksek bir kare hızına ulaşabiliyor. Üstelik bunu 2K çözünürlüğünde yapabiliyor. Tıpkı Alexa gibi Rec 709 veya Log C ProRes LT, 422, 422HQ ve 444 kodekleri ile kayıt yapabiliyor. Tek farkı, ham yani RAW kayıt yapamıyor oluşu. Değiştirilebilen lens yuvası (lens mount) ile PL, 2/3" ve EF lensler kullanılabiliniyor. 
   Dahili ND filtreleri, "peaking" ve "zebra" özellikleri, kamera üstü TFT monitörü, 4 kanal dahili ses kaydı ve ayarlanabilir omuzluk ile tam anlamıyla bir aktüel ENG(Electronic News Gathering) kamerası tasarlanmış.
   Sanırım Arri, bu yeni gireceği pazardaki ürün gamında daha fazla ürünü ileride piyasaya çıkaracak. Hatta yakında benzeri bir el kamerası (handycam) da piyasaya çıkarırlarsa hiç şaşırmam. Malum; devir, üretebilme imkanın varsa, olabildiğince farklı modeller piyasaya çıkartıp, olabildiğince satış yapabilme devri!
   2014 Yılı'nın başında piyasaya çıkacak kameranın fiyatı ile ilgili tek açıklamada, Alexa'dan daha ucuz olacağı söylenmiş.

Arri Amira Camerimage 2013'te

Arri Amira

4 Eylül 2013

Sony'den Profesyonel 4K Handycam


   Bugün Sony, bir çok yeni ürün ile birlikte, dahili lense sahip dünyanın ilk profesyonel 4K kamerasını da tanıttı.

   PXW kodlu yeni bir ürün serisi çatısı altında piyasaya çıkacak Z100 model kamera, 1/2.33 inçlik bir Exmor R CMOS sensöre sahip. Saniyede 60 kareye kadar 4K (4096 x 2160) çözünürlüğünde görüntü kaydı yapabiliyor. XDCAM ürün grubunun üyesi olan kamera 4:2:2 renk örneklemesi ile Intra-frame ve 10-bit olarak kayıt yapabiliyor ayrıca geleceğin kayıt formatı olarak gördüğüm XAVC'yi kullanabiliyor.

   Kamerada iki tane XQD hafıza kartı yuvası bulunuyor. Gelecekte çok daha sıklıkla kullanılacak bu katı halli disk, SxS kartlara göre çok daha hızlı. Kameranın bir diğer özelliği de, HDMI üzerinden 4K çözünürlüğünde ve saniyede 50 veya 60 kare hızında görüntü gönderiyor oluşu. Ancak bu çıkış en fazla 8 bit ve 4:2:0 renk örneklemesi ile oluyor.

   Böylesi, küçük denebilecek bir sensörden çıkacak 4K çözünürlüğünün nasıl olacağı henüz bir soru işareti ancak F5 yada F55 gibi büyük sensörlü 4K kameraların ışık hassasiyetine ulaşamayacağına kesin gözüyle bakıyorum. Serinin ilk kamerası için iyi bir başlangıç, ileride çıkacak yeni modeller eminim çok daha üstün özelliklere sahip olacaktır.

Sony PXW-Z100

14 Haziran 2013

Sony PMW-300 ve XAVC Kayıt Formatı


   Sony, XDCAM ürün ailesinin en son modeli olan PMW-300 'ü bu hafta duyurdu. Uzun zamandır piyasada olan ve çok satan EX3'ün yerini alacak kamera, tıpkı EX3'te olduğu gibi, değiştirilebilir bir lense ve yarı omuz tipi olarak tanımlanan bir tasarıma sahip.
   PMW-300K1 ve PMW-300K2 model isimleri ile piyasaya çıkacak iki model arasındaki tek fark K1'deki lensin 14x, K2'nin ise 16x 'lik bir zooma sahip olması.
   PMW-300'de üç tane 1/2 inç'lik Exmor CMOS sensör bulunuyor. Özellikle düşük ışık koşullarında daha az gürültü üretmesi için geliştirilen bu sensörler, yüksek hassasiyetli olarak tanımlanıyor ve daha kaliteli görüntüler vaadediyor. Sony mühendisleri bu modelde 3DNR (3 Dimensional Noise Reducer) isimli bir özelliği de ilk kez kullanmışlar. PMW-100 ve PMW-200 'de kendini hissettiren normalden biraz daha fazla gürültü(grainlenme) oranı, umarım bu özellik ile azalabilmiştir. Ayrıca, bu özellik ile daha iyi bir "signal to noise" oranı da olduğu söylenmiş.
   Kameranın üzerinde yeni bir LCD ekran bulunuyor. 3.5 inç büyüklüğündeki bu ekranın çözünürlüğü ise 960x540 piksel. Özellikle netleme yaparken böylesi yüksek bir çözünürlük son derece rahatlatıcı oluyor.
   Diğer XDCAM kameralarında olduğu gibi bu model de, 4:2:2 renk örneklemesi ve 50Mbps bit rate oranı ile kayıt yapabiliyor. Uluslararası yayıncılık standartı olan bu format ile, son derece kaliteli görüntüler çekmek mümkün. Ancak, PMW-300'ün belki de en büyük özelliği geleceğin format standartı olarak gördüğüm XAVC'yi de destekleyecek olması. Bu özellik, 2014 Yılı içerisinde piyasaya çıkarılacak bir güncelleme ile olacakmış. Bu güncellemenin ücretli mi yoksa ücretsiz mi olacağı konusunda henüz bir bilgi sahibi değilim ancak benim tahminim, güncelleme için bir ücret talep edebilecekleri yönünde. XAVC kodeği ile, 10 bit renk derinliğinde, Intra ve Long GOP özelliği ile kayıt yapılabiliyor olacak. Bence kesinlikle bu güncellemeyi yapmaya değer!
   Haber, tanıtım filmi, kısa film ve orta bütçeli belgesel çekimleri, ayrıca yerel kanalların ve eğitim kurumlarının kullanımı için son derece uygun olan bu kamera da, tıpkı halefi olan EX3 gibi son derece başarılı satış rakamlarına ulaşacak gibi görünüyor. Piyasaya çıkış tarihi ise Ekim 2013.

Sony PMW-300

2 Nisan 2013

Sekonic L-478D Pozometre


   Bir süredir, hem video işlerimde hem de fotoğraf çekerken kullanabileceğim iyi bir pozometre arıyordum. İnternet üzerinde araştırma yaparken, ışık ölçümü konusunda dünyanın en iyi firmalarında biri olan, Japon Sekonic firmasının yeni pozometresi Litemaster Pro L-478D'yi gördüm. Dokunmatik bir ekrana sahip bu yenilikçi pozometre, sadece fotoğrafçılar için değil, video çeken kullanıcılar için de tasarlanmış bir ürün. Ürün hakkında biraz inceleme yaptıktan sonra hem özellikleri hem de uygun fiyatı nedeniyle, bana uygun bir pozometre olduğuna karar vererek satın almaya karar verdim. Tam da, pozometrenin kesinlikle lazım olacağı bir çekimin bir gün öncesinde elime geçen pozometreyi, çekimleri üç gün süren, Arri Alexa ve Canon 5D Mark 3 gibi iki farklı uçtaki kameranın kullanıldığı bir çekimimde deneme şansını yakaladım.


   Öncelikle, satın alacaklara veya almış olanlara, pozometrenin hem yüklü olan bellenimi hem de bilgisayarınıza bağlamak için gereken yazılımın en güncel versiyonunu indirmelerini ve kurmalarını tavsiye etmek istiyorum. Ürünün içinden çıkan cd'deki bilgisayar yazılımı ile bellenimi güncellemeye çalışırken sorun yaşadım ve ancak bilgisayar yazılımının en güncel versiyonunu yükledikten sonra bu sorunu aşabildim. Zira, pozometrenin paketinin içinden çıkan ufak bir bilgilendirme notu da bunu öneriyor.
   Video çekimi için iki farklı seçenek sunan pozometrede, ister Sony F serisi, Alexa yada Red gibi sinematografi kameraları için olan "CINE" seçeneği, isterseniz de DSLR ve video kameralar için olan "HD" seçeneğini seçebiliyorsunuz. İki seçenek arasındaki en temel fark CINE seçeneğinde "Angle" , "HD" seçeneğinde ise "T" yani perde hızı tabirlerinin kullanılmış olması. Bunun dışında, ölçüm ayarları olarak bir fark göremedim. İki kullanım seçeneğinde de, standart ISO ve kare hızı "f/s"seçeneklerinden birini seçebiliyorsunuz.
   Kolay ve pratik bir kullanıma, ayrıca basit bir menüye sahip pozometrede önceden yüklenmiş filtre ayarları da bulunuyor. Böylece, sıklıkla kullanılan, ND veya renk düzeltme filtrelerini bir kaç dokunuşla seçip, ışık ölçümünü bu filtrelerin kriterlerine göre yapabiliyorsunuz.
   L-478D'nin bir diğer önemli özelliği, özgün kullanıcı profillerinin yaratılıp, bunların pozometreye kaydedilebilmesi. Bunu yapabilmek için, kullanılacak kameraya ve iş akışına göre, pozometre ile birlikte gelen Data Transfer isimli yazılım ile uygun bir profil hazırlamak ve aktarmak yeterli.
   L-478D sadece bir pozometre, ancak "5 Degree Spot Viewfinder" isimli opsiyonel bir aksesuar satın alınarak bir spotmetre özelliği de kazanabiliyor. Bence bu aksesuarın paketin içinden çıkması çok daha hoş olurdu ama firma, bunu opsiyonel bir ürün olarak 109$ 'a (B&H satış fiyatıdır) satıyor. 
   Pozometreyi genelde başarılı buldum. Dokunmatik bir ekrana sahip olması, belleniminin güncellenebilir olması ve pratik bir kullanıma sahip olması son derece güzel özellikler ancak tasarımı biraz kırılgan, malzemesi ise çok sağlam görünmüyor. Set ortamında, elinizde düşmesi yada bir yere çarpmanız durumunda hemen kırılacakmış hissi uyandırıyor. Dikkatli kullanmak lazım.
   Son olarak, ülkemizin de yayın sistemi olan PAL sistemi ile ve bir DSLR ile video kayıt yapacaklara önemli bir uyarım olacak. Pozometrenin standart ayarlarında "Increment of T+F" yani perde hızı ve diyafram değerlerinin artışı "1 step" yani tek basamak olarak ayarlanmış. Ancak bu seçenekteyken, DSLR 'ler ile video çekerken sıklıkla kullanılan 50 perde hızı seçilemiyor. Perde hızını 50 olarak seçebilmek için bu seçeneği "1/3 Step" 'e getirmelisiniz. Böyle olunca hem perde hızı hem de diyafram değerlerinde seçenekler artıyor ve bize gerekli olan 50 perde hızı da seçilebilir oluyor.


10 Mart 2013

Warning!


   Geçtiğimiz Şubat Ayı'nda hem biraz hava değişikliği olsun diye, hem de sualtı çekimi yapmak için üç gün boyunca Kaş'taydım. Hava ılımandı ancak dalış günlerimiz, zaman zaman sağanak olmak üzere, yağışlıydı. Hava şartları, mevsimsel sebepler, özellikle son yıllarda kendini çok daha fazla hissettiren kirlilik ve bilinçsiz avlanma nedeniyle, sualtı fauna ve florası son derece renksiz ve ölüydü. Uzun yıllardır gittiğim ve yılda en az bir kez dalış yaptığım Kaş'ın sualtı yaşamındaki bu değişim, yaptığım her dalışta giderek kendini daha fazla hissettiriyor.

   Yapmış olduğum tüm dalışlarda elimde sualtı kameram da vardı. Çekmiş olduğum görüntüler arasında tek kayda değer olanı, Çondur Burnu mevkiindeki binlerce yıllık amforalar oldu.


   Üçüncü yada dördüncü dalışta, yaklaşık 15 metre derinlikte teknemize doğru geri dönüş yolu üzerinde suda yüzen sarı renkli bir şey farkettim. Uzaktan, önce bir canlı yada bitki zannettiğim şey üzerinde yazılar yazan bir kağıt parçası çıktı. Dikkatli baktığımda, kağıdın üzerindeki "Warning!" yazısını farkettim. Herhalde bizim yada bizden önce dalış yapanların dalış ekipmanları üzerinden düşen bir uyarı etiketiydi. Önce umursamadan yanından geçip gittim, ancak sanki bir çölde dalıyor hissi veren Kaş sularında, yersiz da olsa bir "şeyler" görüntülemiş olmak için geri dönüp sualtında yüzen bu etiketi çektim ve yoluma devam ettim.

   İstanbul'a döndüğümde, çekmiş olduğum görüntüler arasındaki bu sarı etiket görüntüsünü kullanarak, sosyal mesaj veren kısa bir film yapabileceğimi hayal ettim ve aşağıdaki Vimeo bağlantısındaki filmi hızlıca kurguladım.

   Üzerinde "Warning" yazan ve Kaş'ın derinliklerinde yüzen o etiket, aslında hepimiz için çok önemli bir uyarı mesajı veriyor olabilir mi?



16 Ocak 2013

Metabones Speed Booster


   Hong Kong'lu lens adaptörü üreticisi Metabones, geliştirdiği sıradışı bir ürünü yakında piyasaya sürmeye hazırlanıyor.

   Popüler lensler için ürettiği adaptör sistemleri ile tanınan markanın "Speed Booster" adını verdiği yeni adaptör, üzerinde bulunan bir optik ile, bir çeşit ters büyüteç etkisi yaratarak, bir stopluk diyafram kazancı sağlıyor. Yani, en açık diyafram değeri F 4.0 olan bir lens, sanki F 2.8 'miş gibi çalışabiliyor. Ayrıca, çarpı 0.71 'lik bir odak mesafesi çarpanı ile takılan lenslerin daha geniş görüntüler üretmesini sağlıyor. Örnek olarak, Sony NEX serisi bir kameraya takılı olan Canon EF 85mm. F 1.2 L model bir lens, 59mm. ve büyüteç etkisi ile de F 0.9 gibi çalışıyor. Böylece, full frame fotoğraf makineleri için üretilmiş lensleri Sony FS100 yada FS700 gibi Super35 sensörlere sahip kameralarda kullanırken daha düşük bir çarpan faktörü etkisi oluşuyor. Ayrıca, daha keskin görüntüler de üretildiği belirtilmiş.
   Elinde Canon EF, Alpa(Sony Alpha değil, İsviçreli lens üreticisi Alpa) yada Leica lensler olan Sony NEX kamera sahipleri için son derece faydalı olacağını düşündüğüm bu ürünün, diğer lens ve kameralar için olan modellerinin de yakında çıkacağını tahmin ediyorum.
   Ayrıntılı bilgiler burada.

11 Ocak 2013

Evren ve Sinyaller


   Önceki gün, Orhan Pamuk'un Stockholm sokaklarında 2006 Yılı'nda çektiğim görüntülerinden oluşan kısa videonun kurgusunu bitirip Vimeo'ya yükledikten yaklaşık bir saat kadar sonra Londra'dan bir telefon geldi. Her zamanki, yurtdışı kaynaklı işlerden biri gibi görünen iş, telefondaki BBC belgesel yapımcısının önümüzdeki Pazar günü Orhan Pamuk ile İstanbul'da bir röportaj yapmak istediklerini ve uygun olup olmadığımı sormasıyla anlam kazandı. Yüklediğim videodan, hâliyle, habersiz olan yapımcının böyle bir anda beni aramış olması, bana evren ve ona gönderdiğimiz sinyaller ile ilgili teorileri hatırlattı.
   Evet, sanırım yaptıklarımız ve düşündüklerimiz, eğer yeterince güçlülerse, evrende bir takım şeyleri harekete geçiriyor ve bazılarını bize çekiyor.
   Pazar günü BBC'nin uzun süredir üzerinde çalıştığı "The Ottomans" belgeseli için bir Orhan Pamuk röportajı çekeceğim ve "In Stockholm" videosunun bir kopyasını da Orhan Pamuk'a vermeyi umuyorum. Bir de en sevdiğim kitabı olan "Kar" benim için imzalarsa şahane olur!



10 Ocak 2013

Gates PMW 200 Housing


   Dünyanın en kaliteli video kamera sualtı kabı(housing) üreticilerinden biri olan ABD'li Gates firması, Sony'nin en yeni XDCAM kamerası olan PMW 200 için ürettiği yeni housingini duyurdu.
   Her zamangi gibi üstün Gates kalitesi ile üretilen housing, %100 alüminyumdan imal edilmiş. Tamamı mekanik olan ve beyaz ayarı, picture profile, gain ve ND filtresi gibi kameranın bir çok ayarına erişme imkanı tanıyan kontrollere sahip. 137 metre derinliğe kadar kullanılabilinecek housingin tasarımı ve kullanımı, Sony EX1R için yıllar önce ürettiği housinge çok benziyor ancak 4:2:2 ve 50 Mbps kayıt kalitesine sahip PMW 200 ile çok daha kaliteli görüntüler çekebilme imkanı var. PMW 200 ile karada yaptığım çekimlerde, özellikle düşük ışık koşullarında son derece iyi sonuçlar aldım. Işığa olan duyarlılığı EX1R'ye göre daha fazla olan PMW 200'ün, sualtında çok daha başarılı sonuçlar vereceğini düşünüyorum.
   Mart 2013'te piyasaya çıkacak housingin satış fiyatı henüz açıklanmamış ancak benim tahminim ABD satış fiyatının yaklaşık 7.000$ civarında olacağı yönünde. Ayrıntılı bilgiler burada.